Akupunktur noktasının uyarılması sırasında sinirsel etkinin
yanında biyokimyasal etkininde varlığı söz konusudur. Bu hümoral mekanizma olarakda
adlandırılmaktadır.
Laser stimülasyonu sırasında ki hümoral mekanizma şu şekilde izah
edilebilir. Laser ışınları derinin enerji bakımından zengin olan elemanları ile
karşılaştıklarında, bu noktalarda ( semipermiabl zarlar, intertissium, terminal
arterio-venöz anastomozlar.) bir enerji nakline sebep olurlar. Iyonizasyon ve moleküler
hareketlerde artış olur. Artan moleküler hareket özellikle kendisini ısı olarak
gösterir. Bir diğer önemli olayda fotokimyasal olayların ortaya çıkmasıdır.
Kellner, yapmış olduğu araştırmada 2mW laserin deride herhangi bir
irreversibl hasara yol açmadığını ortaya koymuştur. Araştırma objesi olarak
derisi, histolojik ve sinirsel inervasyon bakımından, insan derisine çok benzediği
için domuz kullanılmıştır. Bu hayvanlar 4 gün süreyle ve günde 4 saat olmak üzere
laser ışınına tabi tutulmuşlardır. Işınlanan noktalar akupunktur noktaları ve
nötral noktalardır. Bu uygulamadan hemen sonra domuzlar öldürülmüş ve ışınlanan
noktalar ile ışınlanmayan noktalar histolojik olarak incelenmiştir. Bu incelemenin
sonucu,
1- Deride herhangi bir doku tahribatı veya inflamasyon belirtisine
rastlanmamıştır.
2- Deride herhangi bir indirgenme reaksiyonuna rastlanmamıştır.
3- Kasıtlı olarak aşırı dozda ışınlanan gurupda oksidasyon
görülmüştür.
4- Nokta çapı 3mm olan, 2mW.lık He-Ne laserinin derideki
penetrasyonu 0,8 mm olup refleksiyon etkisi 6 mm çaplı bir alana yayılmaktadır.
şeklinde ortaya çıkmıştır.
Yine Kellner tarafından 1966 yılında yapılan bir çalışmada
Krause cisimcikleri 0,1 ile 0,2 mm, Hoyer-Groser organı 1 mm nin biraz altındaki
derinliklerde tesbit edilmişlerdir. Riecker'e göre terminal arteriol ve venüllerin
yaptığı anastomozlar ise yine bu seviyede yer almaktaydı. Kellner ve Pawlik'e göre
Paccini cisimciği biraz daha derindedir.
1 mm derinlikte oldukça diffüz ve etkili olarak laser ışını
tesbit edilmiştir. Buna göre Milkanek ve Kritz'in laser ışınının, akupunktur
noktalarını ancak 1 mm derinliğe kadar direkt olarak etkiliyebileceği görüşü
destek kazanmaktadır. Ancak burada ortaya çıkan reaksiyon sonucu meydana gelen reflex
etkinin arterio-venöz anastomozlar ve sensorial sinir uçlarını etkileyeceği kabul
edilmektedir.
Akupunktur noktalarındaki laserin etkisi 1977 yılında Krötlinger
tarafından gösterildi. Krötlinger, tam olarak lokalize edilmiş olan akupunktur
noktaları ile maksatlı olarak bu noktalardan ortalama 1,5 cm uzaklıkta bulunan nötral
noktaları laser ile ışınladı. El ve ayaklarda bulunan, meridyenlerin başlangıç ve
bitiş noktalarına tekabül eden Ting noktaları adını verdiğimiz uç noktalarda
potansiyel değerleri ölçtü. Bu noktalardaki değerlerde bariz yükselme akupunktur
noktaları ışınlandığında ortaya çıkmıştır. Akupunktur noktası olmayan
yerlerin ışınlanması sonunda yapılan ölçümlerde değerlerde düşüş
saptanmıştır. Bu çalışmada kullanılan akupunktur noktaları ve diğer noktalar
iğne ile stimüle edildikten sonra yapılan ölçümlerde elde edilen değer ise laser
ile yapılan stimülasyondan sonraki değerler ile aynı seviyede bulunmuştur. Bu deneyde
ortaya çıkan sonuçla laser tedavisinin bir plasebo tedavisi olduğu şeklindeki
görüşler çürütülmüş oldu.
Günümüzde tıp da katı madde ve gaz laserleri kullanılmaktadır.
Gaz laserler HeNe,Co2 katı laserler GaAs,GaAlAs olarak
örneklendirilebilir. Gaz laserlerde mekanik olarak çözülmeye çalışılan frekans
problemi katı laserlerde elektronik olarak kolaylıkla halledilmiştir.