Orjinal metin
Türk Dişhekimleri Birliği 1. Uluslararası kongresinde
Dt. Şükran ENGİN
tarafından sunulmuştur.
AKUPUNKTUR VE ETKİ MEKANİZMASI
Akupunktur latince iğne batırmak anlamına gelen "akus" iğne ve "punktura"
batırma kelimelerinden türetilmiştir. Çince de bu anlamda "Chen Chiu"
kullanılır. Akupunktur uygulaması Çinde 5000 yıl önceye kadar uzanmaktadır.
Akupunktur, vücutta bulunan özel noktalara iğne ve benzeri uyaranlarla
yapılan ve her hasta için mutlaka o hastaya özel bir program gerektiren,
regülasyon tedavisidir.Çinliler akupunkturun etki mekanizmasını çeşitli
teorilerle açıklamışlardır. Son 20 yıl içinde akupunkturun etki
mekanizmasının batılı kavramlarla açıklanabilmesi için yoğun çalışmalar
yapılmıştır. Buna rağmen tam olarak etki mekanizması açıklanabilmiş
değildir. Ancak ortaya konan ve açıklanabilen teoriler sonucunda kesin
ipuçları elde edilmiştir. Bunlardan en önemlisi son yıllarda yapılan
nörotransmitterler düzeyindeki araştırmalardır.
Bu teorileri şöyle sıralayabiliriz :
A - Geleneksel Çin Tıbbı teorileri
* Yin-Yang
* 5 eleman teorisi
B - Batı Tıbbı Teorileri
1 - Nörolojik teoriler
* Somato - Viseral teori (Felix Mann 1960 )
* Kapı kontrol teorisi (Melzack , Wall 1965)
* Multipl Kapı teorisi (Zhang Xingtong 1972)
*Contrirritasyon teorisi
* Talamik nöron teorisi (Tsun-Nin Lee 1977)
* Motor kapı teorisi (Jayasuiriya Fernando 1977)
* Otonom Nöron teorisi (Courier Tirgoviste 1973 )
2 - Humoral teoriler
* 5 Hidroksitriptamin ( Zhang xingtong 1974 )
* Endorfin salınım teorisi (Pomeranz 1976)
* Diğer nörotransmitterler.
3 - Bioelektrik teoriler
*Kirlian (1939)
4 - Embriolojik teori
* Felix Mann (1972)
6 - Plasebo etki teorisi
* American Medical Association (1972 )(5)
A- Geleneksel Çin Tıbbı Teorileri
Yin-Yang Teorisi
Yin - Yang teorisi, eski Çinde maddesel dünyanın gözlemlenmesi ve analizi
için kullanılan kavramsal bir çerçeve, aynı zamanda fenomenleri gözlemlemek
ve analiz etmek için kullanılan teorik bir yöntemdir. Bu felsefi bir
kavramsallaştırmadır. Doğal dünyadaki birbiri ile ilişkili tüm fenomenlerde
gözlemlenebilecek iki karşıt prensibi genelleştirme aracıdır. Yin-yang
karşıt yapılara sahip iki ayrı fenomen temsil edebileceği gibi, aynı fenomen
içindeki farklı ve karşıt özellikleri de temsil edebilir. Sonuç olarak eski
Çin halkı günlük yaşamlarında ve işlerinde doğal dünyanın tüm yönlerinin
ikili bir özelliğe sahip şekilde görülebileceğini ortaya koymuşlardır.
Su
ve ateş yin ve yang ın sembolleridir. Yin ve yang kavramları enerjinin
gelişi güzel bölünmesi değil, bu unsurlar arasındaki karşılıklı ilişki ve
tesirlerdir. Kesin olarak hiç bir varlık ne yanlızca yin ne de yang'dır.
Hepsi muhtelif oranlarda bu iki kavramın birleşiminden meydana gelmiş bir
bütündür.Yin'ın içinde yang'dan bir parça, yang'ın içindede yin'den bir
parça vardır.
Sonuçta bu felsefe Çinlileri hiç bir şey kesin yin veya yang değildir diye
açıkladıkları tek varlık yasasına ulaştırmış ve TAO dairesi adını verdikleri
geometrik simgede tek varlık yasasını temsil etmişlerdir. Yin ve yang
teorisi geleneksel çin tıbbının teorik sisteminin tüm yönlerine girmektedir.
insan vücudunun organik yapısını, fizyolojik fonksiyonlarını ve patolojik
değişiklillerini açıklamaya yardımcı olmakta ve ayrıca klinik tanı ve tedavi
konusunda yol göstericilik yapmaktadır.
Beş eleman teorisi :
Ağaç, ateş, toprak, metal ve su olmak üzere doğal dünyadaki 5 kategoriye beş
eleman adı verilmektedir. Beş eleman teorisi, evrendeki bütün fenomenlerin
yapı olarak beş ana elemana tekabül ettiğini ve bunların sürekli olarak bir
hareket ve değişim içinde olduklarını kabul etmektedir.
B.Batı Tıbbı Teorileri:
Bu
teorilerden akupunkturun etki mekanizmasını açıklayabilmek için
yararlanılmış olanlar şunlardır.
Giriş kontrol teorisi (Gate control theory)
Iki Giriţ kontrol teorisi ( Two gate control theory)
Merkezi ağrı kontrol mekanizması ( central biasine mechanism)
Contriritasyon teorisi
Hipnoz-Plesabo teorisi
Pomerans'ın Endorfin Salınım Teorisi
Günümüzde akupunktur ile ilgili özellikle analjezi etkisini çözmek amacıyla
pek çok araştırmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalar arasında nörofizyolojik,
nöroendokrinolojik ve elektrofizyolojik incelemeler vard›r. Pomeranz
akupunktur analjezisinin endorfin adı verilen opiat benzeri bir gurup madde
ile açıklanabileceğini ileri sürmüş ve akupunkturun ağrılı sendromlarda ve
bağımlılık tedavilerinde ki etkilerini endorfinler yolu ile açıklamıţtır.
Endorfinlerin başlıca görevi, nöronlar arası sinaptik mesafede impuls
iletimi olan transmitter maddeler gurubuna dahildir. Sinaptik mesafede ileti
nörotransmitterler ile olur. Nörotransmitterler sinir uçlarında, sinaptik
veziküllerde depo edilmiş olup sinir lifleri boyunca gelen elektrik
impulsların uyarısı ile salınıma uğrarlar. Nörotransmitterlerin sal›nmasının
nedeni sinaptik membranın aksiyon potansiyelince uyarılmasıdır.
Mitekondrilerden ortaya ç›kan ATP formundaki enerji sinaptik mesafeye
nörotransmitterlerin salınmasından sorumludur.Salınan nörotransmitterler
hızla sinaptik mesafeyi geçip karţı hücrenin post sinaptik membranındaki
spesifik reseptörleri stimüle eder. Böylece lokal depolarizasyon ortaya
çıkar ve sinir aksonu boyunca bir impuls olarak ilerler. Sinaptik mesafedeki
nörotransmitterler vazifelerini tamamladıktan sonra tekrar presinaptik
membrandaki veziküllere geri dönerler ve yeni bir stimülüsle salınım için
hazır beklerler.
Yüzyılın başında başlayan araştırmalarla bir çok yeni nörotransmitter
bulunmuştur.Bunlardan en bilinenleri kolinerjik ve adrenerjik sistemde
fonksiyon gören asetil kolin ve noradrenalindir. Diğerleri dopamin,
serotonin, endorfinler, enkafalinler , prostoglandindir.
Bir nörotransmitterin en önemli özelliği, reseptörlerinin sadece sinir
hücrelerinde bulunması ve her bir nörotransmitterin kendi spesifik
reseptörünün olmasıdır. Bu reseptörler üç boyutlu protein yapısında,
nörotransmitterlerle uyum sağlayacak konfigürasyona sahiptir. Beyinde öyle
reseptörler vardır ki özel kimyasal yapılarından dolayı sadece morfin ve
morfin benzeri maddelerle bağlanabilirler. Bunlara opiat reseptörler denir.
Reseptörlerin diğer bir özelliği de sterospesifik olmalarıdır. Morfin bu
özelliğe sahip bir reseptördür. Endorfin ve enkafalinlerde benzer
özelliklere sahip olup endojen opiatlar adını alırlar. Çünkü bunlar
diğerlerinin tersine vücutta sentez edilirler.
Morfin antagonisti naloksan morfin entoksikasyonunda etkindir. Akupunktur
analjezisinin deneysel çalışmalarında araştırma maddesi olarak kullanılır.
Nörofarmakolojide temel bir görüş vardır. Bu görüş, etkisi naloksanca geri
çevrilebilen bir madde morfin benzeri , opioid bir maddedir. Akupunkturun
analjezik etkileri naloksanca geri çevrildiğinden güçlü bir yargıya göre
akupunktur uygulaması sonucu morfin benzeri maddeler salınmaktadır.
Beyindeki opiat reseptörlerinin tespitinden sonra endorfinler tanımlandı ve
bunların genel ağrı mekanizmasındaki ve akupunktur analjezisindeki
fonksiyonları araştırılmaya başlandı. Son zamanlara kadar vücutta bu
maddelerin natürel olarak sentez edildiği akla gelmemiştir. Beyindeki opiat
reseptörlerinin yerleşimi ve yapısı Akil , Golstain (Stanford University) ve
Synder (John Hopkins University) taranfından ortaya çıkartılmıştır. Bu
reseptörler beyinde amigdale, corpus stratium, talamus, hipotalamus, nucleus
solitarius ve spinal cordda substantia gelatinosada tespit edilmişlerdir.
Opiat reseptörleri modern klinik tıbbı, nörofarmakolojiyi, akupunkturu ve
anestezi disiplinlerini birbirleriyle irtibata sokan bağ gibidir.
Pauser, akupunkturun tedavi edici etkisinde endorfin ve enkefalin
prodüksyonunun önemli rol oynadığını göstermiştir. Bununla beraber
akupunktur etki mekanizmasında daha birçok faktör rol oynamaktadır. Eğer,
yalnız nöral efekt hipo veya analjezik etkinin nedeni olsaydı, analjezik
etkinin başlaması saniyelerle ifade edilirdi. Ancak bu etkinin
başlayabilmesi için daima 20 dakikalık bir latent zamana gereksinim vardır.
Bu düşüncenin ışığı altında, kimyevi transmitter bir mekanizmanın varlığı
düşünülmüş ve daha sonra "Birkmayer", " Riederer " tarafından
kanıtlanmıştır.
Pischinger, deneylerine dayanarak, akupunkturun regüle edici bir tedavi
formu olduğunu ileri sürdü . Bunun nedenini, sinirsel, nörohormonel ve
hümoral mekanizmaların varlığına bağladı.
|